15 BİN FABRİKALI AKADEMİ

5 Kasım 2019 yazan
byd
Ankara’nın ilk sanayi bölgesi OSTİM, sanayicinin ihtiyaçlarına yanıt verecek nitelikli eleman sorununa OSTİM Teknik Üniversitesi ile derman olacak. İlk öğrencilerini bu sene alan üniversite, bölgedeki 15 bini aşkın firmayla iç içe olarak dev bir kampüsü andırıyor. Röportaj: Ümit Uçar “Sanayinin Üniversitesi” konseptine uygun akademik ve idari yapılanma tasarımı yapan, eğitim programlarında iş yerinde ve iş başında yaparak öğrenmeyi esas alan OSTİM Teknik Üniversitesi, bu sene ilk kez öğrenci aldı. OSTİM ve İvedik OSB gibi Türkiye’nin ve Orta Doğu’nun ün büyük sanayi havzasında yer alan OSTİM Teknik Üniversitesi, öğrencilerini iş hayatına hazır şekilde mezun etmeyi hedefliyor. Bu özelliğiyle dünyada tek olan Üniversite, “Yeni Nesil Üniversite” kavramını hayata geçiriyor. OSTİM Teknik Üniversitesi, yeni nesil teknolojiler, tasarım ve ileri imalat tekniklerini odağına alarak gerçekleştireceği mesleki ve teknik eğitimle, Türkiye’nin nitelikli iş gücü ihtiyacını açığını kapatmaya katkı sunacak. Sanayi Gazetesine konuşan OSTİM Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Yülek, “Bu üniversite esasında 15 bin fabrikaya ve 200 bin çalışana sahip bir kampüs. Öğrencilerimizin gerçek dünya deneyimi almasını sağlayacak bir altyapımız var” dedi. HEM İKTİSATÇI HEM MÜHENDİS Bizlere kendinizi tanıtır mısınız? Ben iktisatçıyım. Uluslararası ve yerli bankalarda, kamu kesiminde, özel sektörde çalıştım. 2011'den sonra tekrar akademiye döndüm. THK Üniversitesi, İstanbul Ticaret Üniversitesinde görev yaptım. Daha önce ABD'de Georgetown Üniversitesinde hocalık yaptım. Yale Üniversitesinde asistanlık yaptım. Onun dışında birçok üniversitede seminerler, konuşmalar, eğitimler verdim. Meslek itibariyle aslında makine mühendisliği okudum. Daha sonra işletme alanında yüksek lisans, iktisat alanında yüksek lisans ve doktora yaptım. Sanayi de dâhil birçok sektörde gerçek hayatta iletişimim oldu. Şimdi de sanayi ve iş dünyasıyla yakından ilişki içinde olan OSTİM Teknik Üniversitesinin başındayım. DÖRT FAKÜLTE, ALTI YÜKSEKOKUL OSTİM Teknik Üniversitesinin kuruluş amacı nedir? Üniversitemiz, tarihçe olarak belki on yıla dayanıyor. 1990'lı yıllardan yani Orhan Aydın Bey'in OSTİM Başkanlığı döneminden itibaren üniversite kurma fikri oluşmuş. Nitekim daha üniversite kurulmamışken de OSTİM'de çeşitli üniversitelerle iş birliği halinde çeşitli meslek liseleri, meslek yüksekokulları, teknoparklar, kümeler, danışmanlık ve eğitim şirketleri kurulmuş. 4-5 sene evvel de OSTİM Vakfının, üniversite kurmakla ilgili daha somut adımlar atmasıyla, Mütevelli Heyet oluşturuldu ve süreç hızlandı. 2017 yılında Temmuz ayında üniversitemizin kuruluş kanunu çıktı. Fakat öğrenci alımı 2019 yılında gerçekleşti. Bu süre içinde fiziki hazırlıkların yanı sıra kavramsal çalışmalar yapıldı. Şu ana dört yıllık dört bölümümüz var, üçü mühendislik biri uluslararası ticaret bölümü. Altı tane meslek yüksekokulumuz var. Onlar da daha çok teknik alanlarda. Gelecek sene Mimarlık Fakültesi kurulmasıyla ilgili çalışmalar yapıyoruz. Onun dışındaki bir diğer projemiz de yeni bir yüksekokul. 15 BİN FABRİKALIK KAMPÜS Diğer üniversitelerden ayrıldığınız noktalar neler? Üniversitemiz OSTİM’in göbeğinde yer alıyor ama tabii ki sadece OSTİM ve İvedik için kurulmadık. OSTİM ve İvedik'e bir sanayi havzası olarak bakarsak, burada 200 bin civarında mavi ve beyaz yakalı insan çalışıyor, 15 binin üzerinde şirket var. Eğer Ankara'nın bir başkent olması gerçeğini bir kenara bırakırsak, bugün Anayasa'da bir değişiklik yapsak, başkenti değiştirsek, o zaman Ankara ekonomisinden geriye kalan en önemli unsur OSTİM, İvedik'in merkezinde olduğu bir sanayi havzası olur. Bir başkent olmanın getirdiği belli bir memur nüfusu var, onların alım gücü var. Bu alım gücü Ankara'da olmasa, Ankara ekonomisinden geriye çok fazla bir şey kalmaz bugün için. Kalan en önemli unsur sanayidir ve eğitimdir. OSTİM Orta Doğu'nun sanayi ve ticaret merkezlerinden biri. Neticede böyle bir sanayi bölgesinin içinde üniversite kurulması da esasında ekosistemi tamamladı. Bu üniversite esasında 15 bin fabrikaya ve 200 bin çalışana sahip bir kampüs. Bizim kapımızdan çıktığınız zaman hemen karşısında üretim var, ihracat var, lojistik var, yönetim var, finans var. Dolayısıyla öğrencilerimizin gerçek dünya deneyimi almasını sağlayacak bir altyapı var. Dünyada bunun çok fazla örneği yok. Bizi yurt dışından ziyarete gelen heyetler bunu fark ediyorlar, onlara da ilginç geliyor. “HAMİ”LER BULUNACAK Pratik eğitimleriniz nasıl yürütülecek? Bizim dünyadaki pek çok üniversiteden farkımız şu; öğrencilerimizi daha 2. dönemden itibaren haftada bir günlerini firmalarda geçirecek. Öğrencilerimizin mentoru diyebileceğimiz "hami"leri olacak, hamiler üniversitemizde eğitimden geçirilecek. Öğrencilerimiz oraya gittiği zaman haminin bölümünde çalışmasa bile, hami onlara rehberlik edecek. Ders notunu da hamiler verecek. Dört yıllık bölümlerimizde, öğrencilerimizin okulun altı dönemi boyunca haftada bir günlerini mutlaka bir şirkette geçirmesini istiyoruz. Sekizinci yani son dönemlerini zaten şirkette geçirecekler. Dört dönemli olan meslek yüksekokullarında da ikinci ve üçüncü dönemlerde birer gün şirkette olacaklar. Dördüncü dönem tamamen şirkette geçirilecek. YENİLİKÇİ ÜNİVERSİTE Eğitim anlayışınız hakkında bilgi verir misiniz? Üniversite bir değil ikidir. Birincisi akademik üniversiteler, diğeri de şirketlerdir. Biz vereceğimiz eğitimle bu iki üniversiteyi birleştirmiş oluyoruz. Tüm dünya, üniversitelerin gerçek hayatın içine girmesi veya oradan katkı alması arayışı içinde. Bu tartışmalar şimdiye kadar daha çok üniversite-sanayi iş birliği adı altında yapılıyordu. Bu çok doğru bir çaba ama yeterli değil. Biz esasında üniversite-sanayi iş birliğinden bahsetmekle aslında onlar arasında iş birliği olmadığını itiraf etmiş oluyoruz. Bunu birtakım köprülerle oluşturmaya çalışıyoruz. ABD, Almanya, İngiltere gibi ülkelerde daha iyi köprüler atılmış ama bizim gibi ülkelerde bu köprüler oldukça zayıf. Artık dünyaya baktığımızda, üniversite-sanayi iş birliği lafının geride kalmış olduğunu düşünüyoruz. Şu andaki jargon, “girişimci üniversite, yenilikçi üniversite, üçüncü nesil üniversite” gibi kavramlar. Bizim şansımız yeni kuruluyor olmamız. Sıfırdan, daha yenilikçi bir model ortaya atabiliriz. Bununla ilgili bazı çalışmalar yaptık, bunu bir yayın haline getiriyoruz. ULUSLARARASI İŞ BİRLİKLERİ Üniversitenizin teknik özelliklerini anlatır mısınız? Mekansal olarak şu anda iki kampüsümüz var. Ana binamız 40 bin metrekarenin üzerinde. Bir başka kampüsümüz daha var, orası da 26 bin metrekare. Fiziksel olarak şu anki ihtiyacımızın çok üzerinde bir alanımız var. İlk sene kayıt yaptıran öğrenci sayımız 300 civarında. Dört yıllıklarda yüzde 100'ü doldurduk. Birçok üniversitenin çok üzerinde doluluk aldık. Bu bize gelecek sene için bir fikir vermiş oldu. Birçok öğrencimiz de burslu. Gelecek sene, yeni gelen öğrenci sayımızı en az iki kat artırmayı düşünüyoruz. Uluslararası iş birliklerimiz epey güçlü. Sadece Avrupa ve ABD'ye değil, doğuya da bakıyoruz. Bengaldeş'ten, Özbekistan'dan, Arjantin'den üniversitelerle anlaşmalar imzaladık. Bunları yüksek sayılara çıkarmak istiyoruz. Erasmus gibi programlarla öğrencilerimizin yurt dışı deneyimi edinmesini önemsiyoruz. DİJİTAL DÜNYAYA YÖN VERME HEDEFİ Endüstri 4.0 ile ilgili üniversite olarak gelecek planınız var mı? Endüstri 4.0 bir olguyu temsil ediyor, buna bir itirazımız yok. Fakat Endüstri 4.0 aynı zamanda Almanya'nın bir milli hedefi, tıpkı bizim 2023 Vizyonu gibi. Biz bu manada, başka bir ülkenin entelektüellerinin peşine takılmanın doğru olmadığını düşünüyoruz. Her ülke kendine göre bir hedef koymalı. Çünkü her ülkenin kendine göre soruları farklıdır, bunlara vereceği yanıtlar farklıdır. Bizim kendimize göre bir sanayi politikası anlayışımız var. Ekonomik kalkınma için OSTİM olarak da kişisel olarak da sanayileşmenin olmazsa olmaz bir şart olduğunu düşünüyoruz. Ama doğru sanayileşme bizim için nedir, bunu kendimizin tasarlaması gerektiğini düşünüyoruz. Dijital dünya ile sanayinin yakınsamasının önemli bir olgu olduğunu, bizim de buna ayak uydurmamız gerektiği, hatta yönlendirmemiz gerektiğini biliyoruz. Big data, yapay zekâ, IOT, robotik gibi konuların hepsi birbiriyle ilintili. Bizim için de çok kritik. Üniversitemizde bunları içine alan bir yazılım bölümü kurmayı planlıyoruz. “YETERLİLİK DÜZEYİ ARTMALI” Ankara'daki ve Türkiye'deki mesleki eğitimi nasıl görüyorsunuz? Mesleki eğitim bizim için çok önemli. Ama genel olarak mesleki eğitimde Türkiye'nin başarısız olduğu çok aşikâr. Bir yerlerde bazı yanlışlıklar yapıyoruz. Çok sayıda meslek lisemiz var ama buralardan gerçekten meslek erbabı kişiler çıkıyor mu? Benim farklı bir önerim var: Hiç normal lise olmaması lazım. Ali Koç'tan Güler Sabancı'ya kadar herkes çocuğunu sadece meslek liselerine gönderebilmeli. Bugün Türkiye'de mesleki yeterlilik çok düşük. Hele gelir seviyesi ve genel gelişmişliğe göre baktığınız zaman, mesleki yeterlilik seviyesinin bu kadar kötü olması çok manidar. Genel olarak Ankara hayat kalitesi olarak da eğitim olarak da Türkiye'nin en üst üç şehrinden biri. Ankara'daki hayat kalitesi Frankfurt'tan ya da bir İsviçre kentinden katlarca iyidir. Buna karşılık, bu kadar gelişmiş bir sosyal altyapının karşılığındaki eğitim kalitesi ise gerektiği kadar iyi değil. http://www.sanayigazetesi.com.tr/sanayi/15-bin-fabrikali-akademi-h21007.html